30 Aralık 2011 Cuma

♥MUTLU YILLAR♥


Yeni yılın hepimize  sağlık, mutluluk,


 neşe, başarı, bolca para, sevgi ve 


huzur,bol şans getirmesi dileklerimle.


 Mutlu Yıllar...

24 Aralık 2011 Cumartesi

Memleket Hastaneleri Rezilliği



Bu gün oğlumun antrenmanı sırasında geçirdiği sakatlık sonucu soluğu hastanede aldık.Malum hafta sonu acil servis hizmet veriyor.Kaydımızı yaptırıp beklemeye başladık.Koridorlar dolusu insan(koridorlar dolusu derken avuç içi kadar koridor üst üste insanlar)Lütfen hasta yakınlarından bir bayan oğluma oturması için yerini verdi.Sağolsun.Zaman geçtikçe insan sayısı artıyor ancak bakılan hasta sayısı sıfır.Servisin kapısında atarı tutmuş bir hemşire abla niye hasta oldunuz da buradasınız edasıyla soru sorana çemkiriyor.Haklılar aslında bu şartlarda onca yoğunluğun üstesinden gelmek zor hatta imkansız.65.000 nüfuslu ilçede kibit kutusu kadar acil hizmet veren servis.Keşmekeş,rezillik dayanılır cinsten değildi.Zaman geçtikçe oğlumun ayağındaki ağrı ve şişlik artıyordu.Bursa ya gidip özel bir klinikte  yaptırdık gerekli tetkiklerimizi.Çok şükür kırık yok doku zedelenmesi teşhisi kondu bir kaç gün istirahat edecek oğlum.Dileğim tüm Mudanya ve köyleri adına   en yakın zamanda doğru düzgün hizmet verebilecek,Bursa ya kadar gitmeden muayene olabileceğimiz bir hastaneye kavuşmamız.

22 Aralık 2011 Perşembe

AŞK SENİN ADIN



Aşk senin adın
İmkansızın ,acının vazgeçilmez  tadı
Sesine, nefesine hasret sevda türküsü söylediğim
Aşk senin adın
Martıların denize,yıldızların gökyüzüne yakıştığı kadar
Simit susamı,elma şekeri tadında lezzetli
Aşk senin adın
Lunaparkta dönme dolaba binip, salıncakta uçmak gibi heyecan dolu
Sabretmeyi ,özlemeyi öğreten en güzel şarkı....Aşk Güneşi........


Aşkı tende değil canda bilen,aşkı anada evlatta bir saksı çiçekte,renklerde yaşayabilen herkeze sevgilerle.

6 Aralık 2011 Salı

Kara Kalemim mimlemiş,MİMLENMİŞİZ:)))

HAYATIMIN 7 GERÇEĞİ
1. EVLATCIKLARIM: Hayatıma girişi ile büyümeye başladığım 15 yaşındaki oğlum,4 yaşındaki dünyalar tatlısı süslü merzuka kızım piliçom.
2.ANACUĞUM:Elinden,eteğinden sımsıkı tutarak büydüğüm kokusuyla uyuduğum en yakın arkadaşım,en güzel yemeklerin mimarı,sabah kahvelerinin vazgeçilmezi son bir kaç yıldır evine yerleştiğim can yoldaşım herşeyim güzel annem.
3.BABAM:Gramafonla ve Münir Nurettin le tanışmamı sağlayan,omuzlarında futbol maçlarına gittiğim,kelimelerle anlatmaya yetmeyen çocuk yaşta kaybettiğim canım babam seni hep özlüyorum.Sen yoksun ya babam bir tarafım yarım.
4.EŞİM:Ele avuca gelmez annesinin en küçük haylaz oğlu,sıkıntıya tahammülsüz,hhöööyyt dağıtırım buraları modunda yaşayan,dünyayı keşfe çıkmış deniz aşığı,evlatçıklarımın tocamaaan babaları,hayat arkadaşım.
5.DENİZ VE MARTILAR:Deniz ve martılar olmadan bir hayat düşünemiyorum kelimelerle anlatmak çok zor,hatta imkansız benim için.
6.EN GÜZEL RENKLERİ GÖREBİLDİĞİM PENCEREM:Adete başka bir boyut onunlayken geçen vakit,arkadaşım,dostum,dert ortağım,içinden çıkılmaz durumlarımın kurtarıcısı,yine tıkandı cümleler yetmedi iyi ki varsın canım benim.BENİM İYİ ŞANSIMSIN:)
7.DOSTLARLA SOHBET VE KAHVE KEYFİ:Gönül ne kahve ister ne kahvehane,gönül dostlarını ister kahve bahane.Vazgeçilmez öz arkadaşlarım canlarım cicilerim hepinizi çok seviyorum.

30 Kasım 2011 Çarşamba




Yüreğimde kopan fırtınalardan arda kalan bir gece
Dilimde söylemeye korktuğum kırık dökük bir kaç hece
Ne zaman çözülür bu kısır döngü
Ne zaman biter  içimi kavuran bu  işkence.....aşkgüneşi

28 Kasım 2011 Pazartesi

ÇEKİYORUM ÇEEKKKTİİM...


Leş kokan hayatlarına burunları alışmışken, başkalarının hayatlarını doğruluk,dürüstlük,mükemmellik abidesiymişcesine eleştirenler, arkadaşlığa,dostluğa, sevgiye,aileye işine gelmediğinde mücadele etmeden arkasını dönüp çekip gidebilenler,toplu halde GÜLÜMSEYİN ÇEKİYORUM.

21 Kasım 2011 Pazartesi



Sana dair biriktirdiğim cümleler,
Kimi küfür oldu dilimin ucunda,
Kimi bir martının kanadında,
Kimi denizin dalgalarında.
Hepsi teker teker aklımdan uçup gittiler.

19 Kasım 2011 Cumartesi

Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytandır

haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır












yavrumda yalanıma ortak oldu. babasının son duasını okuyor şimdi.

kara kalemi MİROŞUMLA birlikte açtık, birlikte gömüyoruz yavrumla.





HERKES KONUŞTU HER YERDE HEMDE-

HEPİNİZİ TEK TEK İZLEDİM

VE ŞİMDİ SIRA GELDİ BANA





o değilde haftalardır KARA KARA düşünüyorum, hadi yazıları, şiirleri, edebiyatı falan geçtim, hepsini siktir et bir önemleri yok ama içimizdeki üç şerefsize telefonla ulaşıp bakın size birer çocuğun ismini veriyorum. bu evlatların şu an bot ve eldivene ihtiyaçları var, bu sorumluluk sizin dediğimde aldığım cevap hemen hemen üçünden de "ne demek, emrin olur" ve peşinden bir sürü salyalı övünç sözlüğü şahsıma. fakat gel gelelim o çocuklara botlar gitmemiş, eldivenlerde gitmemiş. Ve o liste bana verilmişti, yani o çocuklara botları verecek kişileri ben bulma sorumluluğu üstlenmiştim. koskoca salonda toplanan tüm çocuklar hediyelerini alırken, o üç yoksul yavrum almamış. ulan siz bana bir kere ağladınız ama ben o boynu bükülen yavrularım yüzünden bin kere öldüm günlerce. bunu benim gibi adam unuturmu hiç. bana bakın varoşta bir laf vardır, yiyemiyeceğin malafatın altına yatma arkadaş diye. o üç ünlü blogcuyu ben biliyorum. halen martaval sıkıyorlar kampanyalarda. zannediyorlarki ben habersizim ve o çocuklar unutur gider. o hediyeleri ben ulaştırdım yavrularıma. dahası özür babında benim canım gülüm ve arkadaşlarının sayesinde birde sınıflarına tepegöz gönderdim. ama sizin varya gelmişinizi ve geçmişinizi. o kış gününü hatırlayanlar o yatılı okulu iyi biliyorsunuz. köylerden, mezralardan toplanan çocuklar gencecik öğretmenlerin elinde ilim irfan öğreniyorlar o devlet okulunda. ve şehirde her gün sayfalarında o üç şerefsiz milyonlarca kere öldürüyorlar yalanlarıyla okurlarını. işte durum bundan bundan ibaret. yoksa beni bilen bilir, bu adam niye çıldırdı demi. aklını peynir ekmeklemi yedi. güven kardeşim güven. yanımda kimler var kimler yok gördüm, duydum, bildim. bakın ben bu dünyayı iyi tanıdığımı sanıyorum. topraktan ellerimi hiç çıkarmadım. ve toprağa yakın olan amacını örtü yapar göçtüğünde üzerine. beni amaçsız bırkmaya çalıştınız. hemde anlamadan, dinlemeden. bilirsiniz asla kıç yalamam, yalamadımda. ama baya meraklı varmış be birader. hadi o zaman durmak yok yola devam edin bakalım.
ammaaaa sizler var ya beni yargısız infaz edenler sizler, başka bir anlamda beni gereğinden fazla berraklaştırıp, çok mutlu ettiniz be. hiç olmazsa ileride başka çocuklarımın boynu bükük kalmayacak sayenizde. şimdi biliyorum hepinizin cibilliyetini. dostumuda, dost görünümlü postluluramıda, öğrenmiş oldum. bir daha tekrarlıyorum uzak durun, ne ölüme, ne direme, defolun gidin lan sayfamdan. kara kalem sayfasını iki gün sonra tamamen bitirecek. bitirmeden istanbul fatih belediye başkan yardımcısı Adnan Bey arkadaşıma iki üniversitli yavrumuz için sağladığı burs için ve aynı devlet okuluna gönderdiği akıllı tahtalar için minnet ve teşekkürlerimi saygılarımla sunarım. Ayrıca ankaradaki nazım kültürde bulunan Cemil önderliğindeki arkadaşlarıma yine üniversiteli üç yavrumuza sağladıkları burslar için sonsuz teşekkürlerimi borç bilirim. Ve benim canım ablam Meral Akdenize, onunda bir kız çocuğumuzu öğretim boyunca masraflarını üstlendiği için sonsuz teşekkür eder, ellerinden öperim.

kitap satmadığı için çıldırmışım, yazıklar olsun hepinize. mamakta maruz kaldığım işkence bile bu kadar yaralamamıştı beni. Adnan bey iyi bilir. ama hayat bu derler ya, boş verdim be. boş verdim. Aslında bu iyi kalpli insanların hiç biri isimlerinin açıklanmasını istemedi ama hani şu martaval sıkan bir çok insan müsvettesine ders olsun. sizin o çok övünüp ahlak edindiğiniz etiğinizi, biz ankaranın çinçin sokaklarında ayakkabı boyacılığı yaparak çocuk yaşta geliştirdik hanım abla, bey abi. bana listeyi veren talebim üzerine şebnemdir, Adnan Beyide tanır, hadi bakalım şimdide onu arayın reziller sürüsü. öyle bir sınandınız ki ve eğer bana söylenenler lafların yarısı sizler için söylenmezse o vicdanlara tükürüm şimdi. ve şimdi aylarca siz konuşulursunuz umarım. eğer birilerinde hala insanlık kaldıysa. İşte buda kara kalemin, hani o çok bilmiş bir arkadaşınızın dediği gibi geride kalan karaltısının insanlık dersi size. buraları bir hiç. insanımıza uzanabildiğiniz kadar siz birisiniz. ben senelerdir bunu anlatmadımmı size. demekki dinlememişsiniz. hadi eyvallah.

ve size yarın akşama kadar süre. eğer halen izler listemdeyseniz üçünüzünde ismini, en az bunun kadar büyük puntolarla buradan afişe edecem. ve bu sayfada içinizde o tarzda oynak varsa hemen defolsun. buranın karasında adam dert içip laf çizer, yoksul yavrularımın isimlerini ben yaşadığım sürece çizdirmem ulan. ben geberdikten sonra ne bok yerseniz yiyin.


























MAMAK





bir zaman sonra tamamen etkisi geçiyor.

hemen hemen her şeyin.

ve öylece kalıyorsun.

hiç bir şey hissetmiyor

hiç bir şeyi anlamaya çalışmıyorsun.

sadece uzun yıllar sonra yürüdüğün kalabalık bir caddenin tamda orta yerinde

biri arkandan sana sesleniyor.

adını inletiyor

o an akıyor kalabalık

sen kayboluyorsun.





hiç bir şey olmamış gibisin

hiç bir şey yaşamamış birisin






ARKADAŞ





Bana resmini çiz sessizliğin

Elleri öpülesi dostlar yarat

Koyu sohbetler yap derin olsun

Sığlıkları yaz bana, uzaktan ıslık çalsın

Karanlığını aydınlat, loş da olsa kabulüm

Işıklarını söndür kentin bir bir, patlasın trafolar

Raylarına bomba koy, uzaklaşmasın sevdalar

Sloganlar at seviyorum ölesiye diye

Zom olurcasına iç bu gece, ana avrat küfret





Tüm bunları yapamıyorsa yüreğin

Otur yanıma yağmurlarımı izle

Tek değilsin inan bu sessizlikte



VAROŞTA ÇOCUK OLMAK




Ağaçların altında döndükçe eteklerimiz

Gülüşüyoruz

İçimizden birisi hepimizden coşkulu

Uçarcasına

Kısa pantolonlar giyiyoruz

Bulutlara uzanıyor ellerimiz

Tutunuyoruz sanki bizimmiş gibi onlar

Ne çok ağlamıştım uyanınca

Çok fena

Çocukluğu bile

Eskitince anlıyoruz

Şimdi an meselesi

Eksik yüzüme dokunanların

O sıradan umursuzlukları





Neden sonra

Ağrısı dinmiş olmalı

Çokca da mahcupluktan





Susuyoruz










SİZİ SİZİN RENKLİ DÜNYANIZLA BIRAKIYORUM,

BİZ BİR TÜRLÜ YAKIŞAMADIK BABA KIZ

BU

ÇOK ÇOK KÜLTÜRLÜ

ÇOK ÇOK AHLAKLI

ELİT ORTAMLARINIZA





ÖZÜR DİLERİZ.

ÖZÜR DİLERİZ

ÖZÜR DİLERİZ

ÖZÜR DİLERİZ

ÖZÜR DİLERİZ





ŞİMDİ BENİM YÜZÜMDEN KENDİ ARKADAŞLARINDAN HAKARET DUYAN,

SİTEM HİSSEDEN CANLARIMA SÖZÜM.

BU YAZIYI OLDUĞU GİBİ BAŞLIĞIYLA EN AZINDAN BİR GÜN SAYFALARINIZDA PAYLAŞIN LÜTFEN.

BANA YAPILAN HAKARETLER İÇİN

SİZE YAPILAN HAKARETLER İÇİN

BUNU YAPIN O TERBİYESİZLERİN SURATINA

BİR ŞAMAR GİBİ












UZAKLAŞMALAR UNUTMAK İÇİN DEĞİLDİR HER ZAMAN

BAZEN BAŞARABİLİRSE İNSAN

ACIDAN KAÇMAK İÇİN UZAKLAŞIR KENDİNDEN





DAHA DERİN

DAHA UZAK KENDİNDEN





KARA KALEM

15 Kasım 2011 Salı

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ!



“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez”
“Yürüyüşünde tabii ol Sesini kontrol et.Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” 
Bir kısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, bir kısmı da var, Allah hoşlanırAllah Teâlâ'nın sevdiği gurur, kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururduAllah'ın buğzedip sevmediği gurur ise, taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.
İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 
"Allah, Kıyamet günü, büyüklenerek elbisesini sürüyenin yüzüne bakmayacaktır
Bir diğer rivayette: "Elbisesini çalımla sürüyene bakmayacaktır" denmiştir

5 Kasım 2011 Cumartesi

BURUK BAYRAMLAR.

Gözü yaşlı,yüreği yanık şehit anaları,eşleri,çocukları,Van da hayata kaldığı yerden devam etmeye çalışan anne babalarını kaybetmiş çocuklar ,evlatlarını enkazda bırakan aileler,evsiz ocaksız kalmış vatandaşlarımız ve  tüm Türkiye hepimize Buruk Bayramlar...

15 Ekim 2011 Cumartesi

TELLİ TURNAM

div style="width:450px;background-color:white;padding: 0 0 5px;">

12 Eylül 2011 Pazartesi

PITIRCIK:))

Dün gece gördüğüm kötü rüyanın etkisinden henüz kurtulamamışken dışarıda halletmem gereken işlerimi bitirmek üzere çıktım.Orası senin ,burası benim,faturalar derkeeen sıcaktan bunalmış vaziyette attım kendimi bankaya.Serin serin birazcık otururum diye düşünürken sıranın bende olduğunu görüp bankoya yanaştım.Güler yüzlü banka memuresiyele sıcaktı bilmemneydi diye laflarken bankanın koruma görevlisinin üzerime doğru koştuğunu farkettim.Adam ciddi ciddi üzerime doğru geldi ve''DURUN BAYAN'' diyerek sırtıma,omuzuma vurmaya başladı.Tek kelimeyle dumurella oldum.Yere düşen siyah bir örümcekti adamcağız hırsla ezmeye vurmaya tekmelenmeye başlayınca örümceği üzerimden atıığını anca anlayabildim.''Hanımefendi biraz hızlı vurdum ama bu tür örümceklerin ısırması ciddi sonuçlara varıyor geçmiş olsun''O arada benim sesim çıktımı konuşabildim mi hiç bilmiyorum teşekkür ettim sanırım.Bankada bulunan  herkezin ''GEÇMİŞ OLSUN ''dileklerini de kabul ettikten sonra işimi bitirip çıktım.Kendime geldiğimde Olayı yeniden gözden geçirdim.Bankaya giriyorum,örümcek omuzumda,görevli hızla yaklaşıp örümceği düşürmek için  vurmaya başladığı sırada bağırıyorum''KATİL KATİL ADAM NE YAPTIN SEN ÖLDÜRDÜN PITIRCIĞIMI  PITIRCIK OĞLUM PITIRCIK ÖÖÖHÜÜÜ ÖHÜÜÜÜ POLİS ÇAĞIRIN KATİL VARRRRRR'':))) şaka bir yana örümcek beni ısırmadan müdahale ettiği için koruma görevlisi arkadaşa tekrar tekrar teşekkürler.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

RUM ÇÖREĞİ

 Yapılacak iş çok .Bayrama sayılı günler kala telaşe başlar.Bayram temizlikleri yapılacak,baklava açılacak,zeytinyağlı sarmalar sarılacak,cevizli lokumlar yapılacak,hatta sabah kahvaltısına elde börekler açılacak.Mudanya ve Mudanyalıya özgü bir gelenek  vardır.  Paskalya çörekleri fırına verilir. O andan itibaren bütün fırınlardan yayılan mis gibi çörek kokusuyla, Mahlep kokuları sarar  Mudanya’yı. Rumların döneminden günümüze kadar gelen bayram çöreği (paskalya çöreği)dayanılmaz kokusuyla bayram kahvaltılarının sultanı oluverir.Bir dilim reçelli,bir dilim tereyağlı bir dilim de az tuzlu mihalıç peyniri eşliğinde derkeeen mutlaka çatlama pozisyonunda kalkılır sofralardan....

Maniler çiçeklidir
Birbirine eklidir
Mudanyalı blogcunun bayram daveti
Mutlaka rum çöreklidir:)))

29 Temmuz 2011 Cuma

BOY POS AYNASI

Canım..........
Sana bir boy aynası yaptırmak istiyorum.Gümüş çerçeveli,ince ince işlenmiş nakışlı.Henüz kararımı tam olarak veremedim ahşapta olabilir ahşap oymaları olan.Gönül ister tabi altın çerçeveli yaptırmayı ama malum hayat şartları artık düğünlere giderken çeyrek almak bile kasıyor insanı.Hediye paketini ellerimle yapmak istiyorum bilirsin bu işi çok iyi yaparım.Paket önemlidir benim için. Tüm sevginle yapacaksın paketi  ki hediye eline ulaştığında paketi açarken o enerjiyi hissetmelisin.Adresine kargo ile göndermeliyim diye düşünüyorum.Şaşırmalısın sonrasında da sevinmelisin çünki seninle kopmaya yüz tutmuş bağlarımız çocukluğumuza  dayanır. Seni düşünüp böyle bir hediye gönderdiğim için duygulanmalısın.Senden ricam lütfen paketi sen aç kimseye bırakma çünki üzerinde sana özel olduğu yazıyor.Sonrasında ayna ya iyice bak gözlerinin içine kadar bak.Bak bakalım bu senmisin.Boy aynası bu iyice incele kendini tepeden tırnağa.Sonrada mümkünse boyundan posundan utan emi canım...................

21 Temmuz 2011 Perşembe

AZ DUR BALKONDA Bİ CİNNET GEÇİRİP GELİCEM.......

Sevgili komşularr huuuuuuu(özellikle alt komşu sanadır bu sözlerim)malum yaz hepimize dönem dönem misafir gelebilir.Evinize misafir gelmiş olması gecenin 3 lerinde balkonda kişnemenizi gerektirmez diimi.Hele hele 0-6 yaş grubu torununuza KIVAANNÇ at topu kooçuum benim nidalarınıza ayrıca gıcığım.Dedesi bi zahmet salıver torunu çayıra orada oynat övünç mü duyarsın kıvanç mı bilemem.Üst katın yeni gelin kızı sende at o topuklu terlikleri bi topik gelmiiimm yukarı daha sessiz fantaziler bul şekerim bu ne yaaa yalınayak yürümeyi dene daha çekici olabilir.Karşı binanın teras katı sahibi abi allah aşkına bu kadar içme. Karaciğerini düşündüğümden değil içip içip DELİKANLIYA  bağlıyorsun kendini bütün gece hööyykk höööyyykk çekilmiyorsun vallahi.Bayırın merdivenlerini mesken tutmuş ablalarrr yapmayın hadi çıktınız oturdunuz çay çorba tamam ya çocuklarınız.Sağırmısınız aybalam cıyk cıyyk cıyyyk.Sağ alt komşu kızı müzik zevkimizin içine ettin aylardır ATT MAAAAAA ATTMAAAAA sana bir atarım tutarsa vay haline.Yan bloktaki balkonda tv.izleme  meraklısı amca!!!
Tüm tv kanallarınını yayınından memnun olmadığını her saniye dile getirerek ettiğin küfürlerin ardından ne diye son ses izlersin tv.yi bizde bunu çözemedik.Seni her gördüğümde kafanı ekrana sokasım geliyor....Yetersizliğin alemi yok altı üstü sessiz sakin bir uyku çekmek istiyoruz.Biraz saygı plase!!!!!!!!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

ZAMAN

Zaman herşey,zaman su,zaman hayat,zaman dursa istediğimiz anlarda geçmese öylece kalsak sıcacık huzur dolu mutlu.....Bir zaman makinesi olsa  istediğimiz zamana istediğimiz an geri dönebilsek.Bitmesini hiç istemediğimiz anlara......

10 Haziran 2011 Cuma

Liselim:))))


 
Büyük gün gelmişti oğlum ilkokula başlıyordu.Daha yolda ağlayıp sızlanmaya başlamıştı bile.
-Anne ben okula gitmiyceeeem bananee annee gitimiycem hüüüü öhüüüü.
-Olmaz anneciğim ilkokul çok güzel yine bir sürü arkadaşın olacak,öğretmeniniz size okuma yazma öğretecek,oyunlar oynayacaksınız bir gidelim bana hak vereceksin canım ağlama.
Okula vardığımızda manzara çok farklı değildi bir sürü ağlayan çocuk,yatıştırmaya çalışan aileler,çocukları sınıflarına almaya çalışan öğretmenler.Şansımıza sınıf birinci kattaydı öğretmen yanlızca o günlük pencere önünde durmamıza izin verdi.Ben ve benim gibi bir kaç anne daha.Oğlum sınıfta eli ise pencerenin dışında benim elimi tutuyordu.Minicik elleri titriyordu şaka değil artık okula başlamıştı ve heyecanlıydı.Sonraki günlerde onu okuluna bırakıp bende işime gidiyordum bu gün alışır yarın alışır derken 3 ay kök söktürdü bana ve öğretmenine.Akşamları ders yaptırmak işkence,sabah kaldırıp kahvaltı ettirmek adeta deveye hendek atlatmak kadar zordu.
İssstemiyorum anneee ders yapmıycam,yemiycem anneee,gitmiycem annee derken aradan 8 yıl geçti.Oğlum artık lise çağına geldi.Zaman göz açıp kapayıncaya dek hızla geçip gidiyormuş.Umarım hayat senin için sağlık,mutluluk,başarı getirsin canım oğlum....

19 Mayıs 2011 Perşembe

ŞEREFE





Gece sakin,herşey yerliyerinde.
Deniz,iskeledeki gemi,sokak lambası,yıldızlar,Manastır sırtının ışıkları.
Masamda bir kadeh rakı,beyaz leblebi,efkarımı yakıp dumanını savurduğum sigaram.
Radyoda hicaz peşrevi; derdim bana arkadaş bu günde akşam oldu....
Heyhat olsanda bayat;
Şerefine kalkıyor  kadehlerimiz
Benim,kendimin ve kadim dostum yanlızlığımın.
Şerefine,şerefine be hayat!

5 Mayıs 2011 Perşembe

Çizmeden ,gülün dibine koymadan olmaaazz.






Her yıl hıdırellezin gelişiyle çocukken yaşadığım bir anım aklıma gelir.Annemin arkadaş günleri olurdu.Bu günlerde bir sürü hatun bir araya gelir evin hanımının  yaptığı çeşitli pasta börek vs.ikramları ve çay eşliğinde sohbet ederlerdi.Şık elbiseler,topuklu gün pabuçları ve pür makyaj gidilirdi günlere.Kaynana görümce çekiştirmece,örgü dantel örneği vermece bir harala gürele ev sahibesi sürekli hizmette.(oldum bittim sevmem böyle faaliyetleri)Annemin sırasıymışki gün bizdeydi.Okuldan döndüğümde kapı önündeki ayakkabı ordusunu aşırtarak girebilmiştim eve.Annem herzaman ki ısrarcı tavırlarıyla hoşgeldiniz de kızım misafirlere.Hoşgeldinizzz!!! Öyle olmaz el öpülür.(Eziyet etmesen olmaz gelmişler işte el öpmesem hoşgelmiş olmayacaklarmı)Hadi ellerini yıka sana hazırladığım kıyafetleri giy gel tabağını hazırlıyorum.(Neeeyyy kıyafettemi eşofman iyi  giymem)Giymede gör.Mecburi hizmet anne sözü dinlenir.Bir köşeye ilişip yemeye başlıyorum mamalarımı.Günlerden hıdırellez tek konu bu hatunlar sırayla bazen bir ağızdan neler yapacaklarını dileklerini anlatıyorlar.Filan sene önce fişman hanımın ev dilediğini haftasına kalmadan ev aldığını,Feşmanın kızının bebe isteğini 1 ay kalmadan hamile kaldığını falan filan blaa blaaa.
Gayet ince,tiz ve kulakları tırmalayan sesiyle komşu teyze girdi araya.
-Kızlaaarr Almanyadaki eltim bulaşık makinesi aldırmış kocasına bende istedim bizimkinden bakarız dedi ben bulaşık makinesi diliycem!!!!İnşallah dileğim kabul olur da yaza gelirken getiriversin eltimgiller bıktım vallahi elimde yıkamaktan.
Derin bir sessizlik kapladı ortalığı neeeyy bulaşık makinesimi???Belki hanımlar arası rekabet,belki kıskançlık bilinmez meraklı bir teyzenin sorusuyla bozuldu sessizlik.
-Nasıl diliycen sen bulaşık makinesini,neye benzediğini biliyormusun ki  çizmeden gülün dibine koymadan olmaz şekerim hhhıııhh sen çok beklersin :)))
Eh artık bulaşık makinelerimiz olduğuna göre şeklini de bildiğimize göre etraftaki bulaşıkları toparlayan,yıkayıp kuruttuktan sonra yerlerine koyabilen yeni bir model dilesek:))
Kalbimizdeki tüm dileklerin gerçekleşmesi dileğiyle....

2 Mayıs 2011 Pazartesi

NİHAYET:))

Bu aralar keyfim pek bir yerinde.Dilimi mi ısırsam,totmu mu  kaşısam nazar değmessin:))Nasıl nasıl nasıl diye kendimi yediğim bir çok sorunun üstesinden geldim gibi.Büyüme sancıları içindeki ergenus oğlum sınıfının  örnek öğrencilerinden bende örnek annelerinden seçildik.Ders notlarıyla olmasada davranışlarıyla örnek olması koltuklarımı kabarttı.Eh o kadar kusur Askgunesinin oğlunda da olur dimii:))Nihayet  hava ısındı sabah yürüyüşlerine başladık.Havanın kokusu,gökyüzünün rengi,denizin berraklığı yaz geliyorum diyor.Anneciğim balkonda çiçek düzeninde yaptı karşılıklı kahvelerimizi içerken çiçeklerimize bakıp mutlu oluyoruz.Şimdilik bizim malikanede herşey yolunda, herkezin sağlığı yerinde,nihayet yüzler gülüyor:))

27 Nisan 2011 Çarşamba

ELVEDA:(((

Ne garip bir insanımdır ki kullandığım eşyalarımla aradamda gönül bağı oluşturuyor,eskimelerine yahut bozulmalarına tahammül edemiyorum.Çok sevdiğim yıllardır vazgeçemediğim canım ağbimin hediyesi olan çantam dün öğle vakti çarşıda alışveriş esnasında koptu.Yıkıldım.Ne olacak şimdi adeta vücudumun bir organı gibi benimle yaşayan çantam kopmuştu.Yol üzerindeki bir kaç çantacıya bakındım ıııı-ııh onun gibisi yoktu ve hiç olmayacaaktı.Eve dönüşüm üzgün ve sessizdi.Annem seslendi.
 -Geldinmi kızım?                 
-Hıııı geldim anne çok kötü bir şey oldu biliyormusun çantam koptu.
-Çok şükür kopmuş ay ne sevindim kızıııım kopmasa ben atacaktım sen uyurken.
-HIIIR HOMUR HOMUUURR!!!!!
Evde hiç kullanmamış olduğum bir sürü çantam olduğunu hatırlatarak  çektiğim acının nasıl bişii olduğunu anlamadığını göstermiş oldu.Canım benim seninle acı tatlı bir sürü hatıralarımız vardı ELVEDAAA seni hiç unutmiyciiim:(((

17 Nisan 2011 Pazar

MUTFAKLARIMIZIN KADROLU ŞEVKETİ...

Şevket-i Bostan yılda sadece bir kaç kez yeme şansımız olan,köklerinden yemek yapılan bir bitki.Dikenli bir ot olup,ayıklaması işkence,yemesi çok güzel ismi ise başlı başına bir karizmadır.Kuzu etiyle pişirilir,zeytinyağlı yapılabilir,salatasıda mükemmeldir.Şevketi bostan Girit yemeğidir.Ot demek kanımca bu yemeğe hakaret durumdadır.Şevketi bostanın yanı sıra radika,kurtinika,marata,ekşi otu,gelincik  bahar aylarında sıklıkla tükettiğimiz otlar arasındadır.Baharın başlangıcıyla mutfaklarımıza tanrının en güzel armağanı olarak nitelendirdiğim otlar.Haşladığım otlara eşlik eden zeytinyağ,limon ve sarımsak hııım neffis otsuz bir hayat düşünemiyorum hoşgeldin bahar:))


MALZEMELER




1. 750 gr kadar şevket i bostan

2. 250-300 gr kemikli kuzu eti

3. 1 adet soğan

4. 1 y.k salça

5. 2-3 adet domates

6. tuz

7. zeytinyağı



HAZIRLANMASI



1. Etleri soğanla birlikte iyice kavurun.Salçayı ilave edip çevirin.Küp kesilmiş domatesleri ekleyin.

2. Şevket-i bostanları koyun.Biraz tıkırdatın.

3. Düdüklünün ağzını kapatıp 25 dakika kadar pişirin.

4. Sıcak olarak servis yapın.



Afiyet olsun:)))

11 Nisan 2011 Pazartesi

ALT YAPI

Bu yaz bisiklete binmek yok,yürüyüş yok,plaja gidebilmek neredeyse imkansız.
Uçmayı öğremek tüm ilçe sakinleri için  en hayırlısı olacak gibi.Seçim öncesi alt yapı çalışmaları ama sakin olun sayın ilçe sakinleri hatta çok sakin olun  ekim ayı itibarıyla bu çalışmalar bitecek.Herşey sizin için.

Tabi canım niye kızıyoruz ki.Her yaz aynı şey bisiklet kazaları sıfıra inecek çünki yollar bu vaziyetteyken bisiklete binmek DÖT  ister.Boğulma vakaları yaşamiciiiz  çünki pislik şimdiden çamur şeklinde deniz kenarında bataklık havası yaratıyorken o denize girip yüzmek yani bilemiyorum DÖT ÜSTÜNE DÖT ister.Yürümek şimdiden imkansız.Teşekkür ederiz sevgili MUDANYA BELEDİYESİ VE BURSA BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ.Her seçim öncesi  yaklaşık bu aylarda  başlayan ve bitmek bilemeyen alt yapı çalışmalarınız için minnettarız....

8 Nisan 2011 Cuma

SLM.....TANIŞABİLİRMİYİZ...........

Slm tanışabilirmiyiz???
Çay içelimmi ne dersin??
Slm iyi akşamlar...
12 yıldır kullandığım ve daha önceleri böyle bir şey yaşamadığım telefon numaramın nur topu gibi bir sapığı oldu.Uzun zamandır farklı farklı numaralar tarafından aranıp  bu tip mesajlar alıyorum.En sonunda bende kendisine mesaj yazarak telefon numaramı nereden bulduğunu  sordum.Yanıtı aldığım telefonda numaranız kayıtlıydı oldu.Bee heyy adam işim gücün yokmu senin aldığın telefonda kayıtlı numaramın yanında ara bu kızı delirt diye ayrıca not mu düşmüşler!!!!! Zavallı aciz insan...

1 Nisan 2011 Cuma

TANRIM BENİ BAŞTAN YARAT.........

Hayretler içerisindeyim yuuuuhh bu kadar da olmaz.İsyan edesim var  yani hakikatten lanet olsun içimdeki insan sevgisine.İncelik incelik nereye kadar.Allahım işine karışılmaz ama ruhen ince değilde bedenen ince ruhen öküzlerden yaratsaydın ya beni.Hiç bişeye takılmayan ahaaaahaa hiihiiiii yaşayanlardan olsaydım.Alttan aliim,yüzüne vurmiim ya ayıp olmasın ama yani insan olun  iki rekat.Ahhh olmuyoor olmuyoor koyver gitsin anasını satiim.Zatiii anamın iki gözüyüm aamaaa artık bende ortam öküzüyüm.Olabildiğince öküze bağlama kararı verdim.Ne kaddan olabilirsem artık.Alllaaam beni baştan  yarat:(((

24 Mart 2011 Perşembe

ÇARESİZSİNİZ

Karanlık çökmüş,poyraz az da olsa hızını kesmişti.Herşey yerli yerindeydi gece ki fırtınadan sonra yorgundu deniz.Sığınağımda oturup bir sigara yaktım.Derin bir nefes çektim  konuşmaya başladık..Bende dedim bende yoruldum senin gibi dalgalıp durulmaktan,kayalara çarpmaktan,çalkantılardan.İnsanları anlamaya çalışmaktan.Kah hırçındı dalgaların vuruşu kah sakin.İyi geliyordu konuşmak gözyaşlarımı dalgalara katmak.Bir nevi terapiydi benim için.Ne zaman çıkamasam birşeylerin içinden aynı şeyi yaparım.Yaşadığım sakinlik mutlaka doğruyu bulmamı sağlar.Işıklı yoldan yürümeye koyuldum.İnsanlara bakıyordum acaba ne sıkıntıları vardı.Az ileride bir kadın gözüme çarptı ağlıyordu.Sessizce yanına gittim,oturdum.Burnumun kızarıklığından ağladığım anlaşıyordu.Tanıyorduk birbirimizi çok üzgün olduğunu biliyordum.Neden dedi neden söylesene herşeyin çaresi var neden ağlıyorsun.Cevap veremedim.Çünki herşeyi öyle yada böyle yoluna sokacaktım zamanla peki ya o.Ölen eşini geri getirebilirmiydi.Haklıydı herşeyin bir çaresi vardı.Ölümün dışında.

11 Mart 2011 Cuma

NE GARİP BİR GRİP

Eskiden diye başlıyorum çünki eskinin herşeyini özler olduk.Buna grip te dahil.Heyyy gidi günler nerede o eski grip vakaları.Şöööyle bir üşüme gelir,ateşlenirsin,halsizlik,bilemedin öksürük,aksırık,boğaz ağrısı.Anne çorbası,yatak istirahati,ıhlamur( en limonlusundan), bir terlersin üzerine sıcacık banyo bitti gitti.(En fazla bir kaç gün sesin eko lu gibi gelir)
Şimdiyse grip virüsü bile insanoğlunun bünyesine göre değil.Grip değil bi garip oluyor insan.Sürüm sürüm süründürüyo bu ne yaaa.Tam iyiyim hıhhh tamam diyosun ilk bir saatte serliriyorsun tekrar yatağa.Biz büyüdük ve kirlendi dünya artık insan gibi grip bile olamıyoruz:((( happpşuuuuuuu !!! ehiii sizde görün.....

7 Mart 2011 Pazartesi

NO ENGEL!!!!!!

Sevgili Digitürk apiciiimiz kıyak yapmış galiba affetmiş bizi.Kucak dolusu teşekkürü borç bilirim.Sayfama kavuştuğum için mutluyum hemencik içeriğimi yedeklemeliyim.Yarın ne olacak bilemeyiz, başka bir mahkeme tarafından erişimimiz durdurulmadan yazalım iki satır.Burada kimseni kişilik haklarına dil uzatılmıyor,kimse kimseyi karalamıyor.Yazan tüm arkadaşlar; kimi gönlünden geçenleri,kimi denediği yemek tariflerini,kimi yaptığı el emeği göz nuru işlemelerini paylaşır.Kimseden  yanlış görmedik yani:)Dremland da rüyalar,Kara Kalem de hayatın tadı,Smilena da rengarenk dünya,Sözün Özün de cümlelerle oynamaca,Framboğazlı ruh pastasıyım ayrıca Pucca nın hastasıyım:))Umarım yasağımız son bulmuştur.Ceza çekmesi gerekenler çeksin, mümkünse kurunun yanında yaşta yanmasın.Yazımın ulaşabildiği tüm dostlara selam olsun:)

1 Mart 2011 Salı




LÜTFEN BLOGLARIMIZA DOKUNMAYIN...

25 Şubat 2011 Cuma

PELİNOTUNUN YEŞİL RÜYASI......

Belki......
Dokunduğu
Teni değil
Canıydı.....
Bilinmez?
Belki....
Bu dokunuş ..
Onu ..
Vazgeçilmez kıldı....

21 Şubat 2011 Pazartesi

İYİ ŞANS BENİMLESİN BİLİYORUM :))))))))))

15 Şubat 2011 Salı

DOKUZ AYIN SALISI


Canımı sıktılar,moralim bozuk,göğsüme öküz oturmuş gibi,küpemi kaybettim,alnımda kocaman bir sivilce çıktı,ben attıkça bumerang gibi geri geldi,tırnağım kırıldı,sinirim zıpladı,sinirler zıplayınca haliyle gaz yaptı,annem Kibariyenin annesine dönüştü, bu bir kabus dedim şimdi uyanacaksın herşey normale dönecek AMAAAA DEĞİLMİŞŞ  TEKER TEKER GELİN BU DA NİHAYETİNDE BİR İNSAN BÜNYESİ Bİ YERE KADAR YANİİİİİİİİİ!!!!!!!!!!!!!!!

14 Şubat 2011 Pazartesi

SEVGİLİLER GÜNÜ TARİHÇESİ

Sevgililer Günü yüzyıllarca süren
bir çingene geleneğinden kaynaklanır. Milattan önce 4. yüzyılda Romalılar zamanında genç erkeklerin Tanrı Lupercus'a ulaşabilmeleri için her yıl özel bir ayin düzenleniyordu. 13-19 yaşlarındaki genç kızların isimleri bir torbaya konuluyor ve genç erkekler bu torbadan bir isim çekiyorlardı. Bu çiftler bir yıl boyunca, bir sonraki çekilişe kadar birlikte yaşıyorlardı.
Hıristiyanlığın ilk zamanlarında din adamları bu 800 yıllık geleneğe son vermek için hikayeyi zamanlarına adapte ettiler. Tanrı Lupercus'un yerine de 200 yıl önce ölmüş olan piskopos Valentine'i koydular.
Milattan sonra 270 yılında imparator olan Claudius evliliği yasaklamıştı. Ona göre evli erkekler askerlik hizmetini layığı ile yapamıyorlar, akılları geride kaldığından cephede ölümüne savaşamıyorlardı.
Interamma Piskoposu Valentine imparatorun bu kararına karşı çıkarak sevgilileri davet ediyor ve büyük bir gizlilik içinde onları evlendiriyordu. Claudius aşıkların dostu bu din adamının yaptıklarını öğrendi ve onu sarayına getirtti. Genç din adamının kararlılığından ve ikna kabiliyetinden etkilenen imparator fikirlerini ve Hıristiyanlığı terk ederse onu affedebileceğini söyledi. Valentine direndi ve sonunda 14 Şubat 270 tarihinde, önce dövülüp, taşlanıp sonra başı kesilerek öldürüldü.
Zindanda öldürülmeyi beklerken, Valentine zindancının kör kızına aşık oldu. Ölümün karşısında bile inançlarından vazgeçmeyen Valentine manevi gücü ile kızın gözlerinin açılmasını sağladı ve ölüme giderken ona 'From your Valentine' (Senin Valentine'inden) diye başlayan bir mektup bıraktı. Bu başlık sonradan Sevgililer Günü'nde yazılan mektuplarda kullanılan bir simge oldu.
Kiliseye göre Valentine'in hikayesi Lupercus efsanesinin yerini almaya çok uygundu. Milattan sonra 496 yılında Papa Gelasius şubat ayının ortalarında yapılan Lupercian festivalini yasakladı ancak Romalıların şans oyunlarına olan düşkünlüklerini de bildiğinden işin kura kısmını muhafaza etti.
Bu sefer torbaya azizlerin isimlerinin yazıldığı kağıtlar konuluyor, evlenmeyi düşünen çiftler torbadan hangi azizin ismini çekerlerse takip eden sene onun hayat tarzı gibi yaşamak zorunda kalıyorlardı. Şüphesiz bu epey farklı bir kura çekimiydi. Çektiği azizin ismine göre birçok erkek hayal kırıklığına uğruyordu.
Zamanla erkekler beğendikleri kızlara, tombaladan çıkan kartın yerine kendi yazdıkları kartları göndermeye başladılar. Zaten kilise de kendi kura sisteminden bir süre sonra vazgeçti. Evlenen gençler için tek aziz olarak Valentine tanındı. Bu sayede de Romalıların yüzyıllar boyu kutladıkları çingene festivali, kilisenin kutsal bir gününe dönüştü. Erkeklerin gönderdikleri kartlar da yasal bir şekilde Aziz Valentine adına gönderilir, şubatın 14'ü de Aziz Valentine günü olarak anılır oldu.
Hıristiyanlıkla birlikte Valentine Günü kartları da yayıldı. Bilinen ilk kart 1415 yılında Orleans Dükü Charles'ın Londra'da hapiste iken eşine gönderdiği kart olup halen British Museum'dadır. Sevgililer Günü'nde kırmızı gül gönderme adeti de Fransız kralı XVI. Louis'in karısı Marie Antoinette'e bu günde kırmızı güller göndermesiyle başladı.






Sevgililer Günü'nü diğer özel günlerden ayıran bir farkı vardır. Anneler Günü, Babalar Günü, Öğretmenler Günü gibi günleri hayatımızı yönlendirmiş, dünyaya getirmiş, büyütmüş, eğitmiş, büyük emek sarf etmiş tek bir kişi için kutlarız. Onlarla artık bir araya gelemediğimiz zamanlarda bu günler vasıtasıyla hatırlar, gönüllerini alırız. Sevgililer Günü ise her sene bir başka kişiyle, yıllarca hayatın paylaşıldığı sevgililer unutulup, üç gün önce tanışılan biriyle kutlanabilir.







7 Şubat 2011 Pazartesi

SENİ SAKLAYACAĞIM..........

Seni saklayacağım inan

Yazdıklarımda, çizdiklerimde,

Şarkılarımda, sözlerimde.



Sen kalacaksın kimse bilmeyecek

Ve kimseler görmeyecek seni,

Yaşayacaksın gözlerimde.



Sen göreceksin, duyacaksın

Parıldayan bir sevi sıcaklığı,

Uyuyacak, uyanacaksın.



Bakacaksın, benzemiyor

Gelen günler geçenlere,

Dalacaksın.



Bir seviyi anlamak

Bir yaşam harcamaktır,

Harcayacaksın.



Seni yaşayacağım, anlatılmaz,

Yaşayacağım gözlerimde;

Gözlerimde saklayacağım.



Bir gün, tam anlatmaya..

Bakacaksın,

Gözlerimi kapayacağım..

Anlayacaksın.
                        ÖZDEMİR ASAF







GÖKHAN TEPE - BİRKAÇ BEDEN ÖNCE AKUSTİK

30 Ocak 2011 Pazar

HAYAT.........

Dün...........
Anılarla dolu arka bahçeleri  hayatlarımızın,
Mişli  geçmiş zamandan aklımızda  kalanlar.
Kimi tozlanmaya yüz tutmuş,
Kimi şuan yaşanmışcasına gülümseten.
Yarın........
Korkularımız,umutlarımız.
Dünden kalan isteklerimize,beklentilere gebe.
Neler getirecek bilinmez,hayatımızdaki onlarca bilimeyenin içinde.
Bu gün.......
Yaşanmaya değer her anıyla.
Biraz umarsız ama mutlu,
Birada satmışım anasını edasıyla.......

                              
                                 

17 Ocak 2011 Pazartesi

Her seferinde yok diyorum bana ne,bir daha bu konuya kesinlikle takılmayacağım.Allaa allaah bana ne kim ne isterse onu yapsın,nasıl isterse öyle düşünsün bu konu beni uzaktan yakından bağlamaz diyorum.Laay laayy loom kuşlar böcükler düşünmüyorum düşünmiyciim.Sana varya cezanın en büyüğünü veririm(kendime).Çok sıkıldım sıkıldıım ama hiç birşeyden değil kendimden sıkıldım:(

14 Ocak 2011 Cuma

BİR GRUP BLOGGERDAN BAŞBAKANA AÇIK MEKTUP/ MANİFESTO

Sayın Başbakanım,


Basında yer alan içki yasakları haberleri nedeniyle hazırlamaya başladığımız bu manifestonun konusunu, 2011 Türkiye’sinde yaşanan “sosyal hayata yapılan müdahaleler” oluşturmaktadır.





Bizler kim miyiz?



Biz yan dairedeki komşunuzuz, biz bakkaldaki çırağız, biz üniversite öğrencisiyiz, biz vergisini kuruşu kuruşuna veren çalışanlarız, biz devletin memuruyuz, biz doktoruz, biz öğretmeniz, biz kesinlikle nedeni içkiden olmayan işsiziz, biz restoran sahibiyiz, biz çiftçiyiz, biz fabrikatörüz, biz akademisyeniz, biz reklamcıyız, biz asker çocuğuyuz, kısacası biz bu ülkenin dünü, bugünü ve geleceğiyiz. Ve biz içki içmeyi seviyoruz. Ama biz bugüne kadar bunu söylemeyi gerekli görmemiştik. Ama şimdi son derece gerekli görüyoruz ve sıralıyoruz:



1.Bizler, her türlü özgürlüğü kısıtlayıcı müdahaleye karşıyız.



2.Bizler, ikiyüzlü demokrasiye karşıyız.



3.Biz “aslı olmayan korkular cumhuriyeti” yaratmaya çalışanlara karşıyız.



4.Biz, topluma karşı sorumlu birey yetiştirmenin yasaklardan geçmediğine inanıyoruz.



5.Biz, bu tip konularda başkasından koruma istemiyoruz; hepimizin kendini koruyabilecek bilinçli bireyler olduğunu biliyoruz.



6.Bir toplumu güzel kılan şeyin farklılıklar olduğuna inanıyoruz.



7.Bizler, demokrasiye inanıyoruz.



8.Bizler, yasakların ileride daha vahim sonuçlar doğuracağına inanıyoruz.



9.Biz, “içki seviyoruz” deme zorunluluğu hissetmeden içki içmek istiyoruz.



10.Biz, bu yüzden alkolik, serseri, işe yaramaz olarak yaftalanmak istemiyoruz.



11.Bizler her medeni toplumdaki medeni insanlar gibi içkinin keyifli anlarımıza eşlik etmesinden hoşlanıyoruz.



12.İçkinin bir amaç değil araç olduğunu düşünüyoruz.



13.Bizler çocukların ve 18 yaşından küçük gençlerin içki ve sigara içmelerine kesinlikle karşıyız.



14.Biz 18 yaşında gençlerin silah kullanmasına da karşıyız.



15.Biz bugüne kadar 18-24 yaş arası TC gençleri nasıl yaşadıysa öyle yaşamak; hatta daha da özgür bir ortamda yaşamak istiyoruz. Fakat özgürlüklerin sınırlarına da inanıyoruz.



16.Biz gençken eğlenmek, yaratmak, etkilenmek istiyoruz. Bunun da gelecekte daha sağlıklı, sosyal hayatında ayakları yere daha sağlam basan bireyler yetiştireceğine inanıyoruz.



17.Biz, gece hayatını seviyoruz.



18.Biz, gece hayatını sadece alkol ve cinsel içerikli olarak gören zihniyete karşıyız.



19.Biz bir konsere gitmenin, müzik dinlemenin, insan için geliştirici etkinlikler olduğunu düşünüyoruz.



20.Biz, bir konser dinlerken, notalara bir kadeh de içki eşlik etsin istiyoruz.



21.Biz, dünya starlarını görmek istiyor, bu konuda Dünya’dan geri kalmak istemiyoruz.



22.Biz, tüm çağdaş memleketlerin gençleri gibi kendimizi en özgür hissettiğimiz müzik festivallerine katılmak istiyoruz.



23.Biz, sanatçıların eserlerinin tanıtılması için çaba harcayan sanat galerilerin gala davetlerinde, bir kadeh içki alıp eserleri seyre dalmak istiyoruz.



24.Bizler, 40 yıllık bakkalımızdan 40 yıldır olduğu gibi içkimizi almak istiyoruz.



25.Bizler, düğünlerimizde sevincimizi paylaşan misafirlerimizle şerefe kadeh kaldırmak istiyoruz.



26.Biz, binlerce medeniyete ev sahipliği yapmış bu topraklara gelen turistlere, yine binlerce yıllık kültürümüzde var olan rakı-balık-meze, şarap-yemek uyumlarını en iyi anlatabileceğimiz görselleri sunmak, binlerce yıllık kültürümüzü anlatabilmek istiyoruz.



27.Biz, sevdiğimizle bir deniz ya da orman manzarasına bakarak ya da mehtabı batırarak kadeh tokuşturmak istiyoruz.



28.Biz, dini inançlarımızın ve sorumluluklarımızın sadece bizim meselemiz olduğunu düşünüyoruz.



29.Biz, tabii ki başkasının özgürlüğüne zarar vermeden özgür olmak istiyoruz.



30.Biz, bu hayatı kutlamak istiyoruz.



"Bu mektup/manifesto benim, bizim, onların değil destekleyen herkesindir! Eğer sen de desteklemek istiyorsan; bu yazıyı kendi facebook hesabında, blogunda, ya da nerede istersen orada yayınla.



Biz sesimizin hep birlikte daha güçlü çıkacağına inanıyor ve başbakanımızın söylediği gibi sadece %58'in değil geriye kalan %42'nin de Başbakanı olduğunu göstererek bu yazıyı dikkate alacağını umuyoruz! Hem belki %58’in içinde de bu manifestoyu destekleyenler vardır? Kim bilir…



Saygılarımızla,

Bir Grup Blogger!

Posted by İçki Manifestosu

3 Ocak 2011 Pazartesi

UMUT



Karanlıkmış gibi görünsede gökyüzü
Gurubun rengi kadar gözalıcı renkler seninleyken
Bir avuçda kalsa denizin  suyu 
Dalga dalga büyür,çoğalır içimde
En parlak yıldızlar kadar uzakta olsa hayalin
Umut hala benimle,nefes aldığım sürece.